Bu dönemde oluşan hızlı biyolojik değişiklikler gence iki özellik kazandırmaktadır. Birincisi cinsel üremeyi sağlayan cinsel olgunlaşmadır. Diğeri ana-baba tarafından korunma ve bakılma gerekliliğini azaltan fiziksel büyüme ve güç kazanmadır. Etyolojik açıdan ergen bu iki özelliği kazanarak ” karşı cinse yönelir ve daha bağımsız davranabilir “. Yani, gencin topluma katılabilmesi, erişkinler arasında yerini ve konumunu alabilmesi, bu gelişme döneminde belli bilgi, beceri ve deneyimi kazanmasına bağlıdır. Erişkin dünyasının aradığı olgunluğa erişebilmesi için bu beklentileri karşılıyabilmesi gerekir.
Ruhsal-toplumsal gelişimin bu evresinde, yukarıdaki hedeflere ulaşabilmek için tüm gençlerin kazanmak zorunda oldukları döneme özgü beceriler vardır.
Bunlar:
1-Beden imgesini kabullenme ve bundan rahatsız olmama
2-Cinsel kimlik rolünü belirleme ve kabullenme
3-Kişisel değerler sistemini geliştirmek
4-Ebeveynlerden bağımsızlığını kazanma (özerklik)
5-Bir yetişkin kimliği edinme
6-Üretken bir birey olmaya hazırlanma (mesleksel kimlik)
Biyolojik değişmeler, ruhsal ve davranışsal değişikliklere koşut olarak sürerken birbirlerini etkilerler. Belirtildiği gibi biyolojik gelişme ruhsal süreçleri, ruhsal süreçler de kişiler arası etkileşim biçimlerini ve kişilik işlevlerini etkiler. Hatta bazı durumlarda belirleyici olabilir. Biyolojik cinsellik olmadan cinsel kimlik gelişmesi, cinsel kimlik olmaksızın da kimliğin ve benlik kavramının oluşması güçtür. Gençlik, çocuklukla erişkinlik arasında yer alan, gelişme, ruhsal olgunlaşma ve yetişkin yaşama hazırlık dönemidir. Puberte ile başlayan hızlı büyüme gençlik çağının sonunda bedensel cinsel ve ruhsal olgunlukla biter. Genellikle ilk puberte belirtileriyle başlayan “gençlik çağı” büyümenin durmasına kadar sürer (biyolojik açıdan) ve yaklaşık 12-21 yaşlarını kapsar. bir anlamda tüm “teenagers” ya da delikanlılık döneminde olanlar ergen gibi kabul edilebilir. Gençlik çağının tanımı bedensel ve cinsel gelişmeye göre yapılınca, başlangıcı da, bitişi de belirsiz olmaktadır. Çünkü ergenliğe girişte bireysel farklılıklar vardır. Erken veya daha geç olabilmektedir. Genellikle 12-15 yaş arası, ergenlik gelişmesini içine alan ilk gençlik dönemi olarak tanımlanır. Bazı yapıtlarda puberte (erinlik) ve adolesans (ergenlik) süreçleri bir arada ve ergenlik dönemi adı altında incelenirken; bazı yapıtlar ergenliği, erinliği izleyen bir dönem olarak tanımlamaktadır.
Genel olarak ergenlik 3 kısma ayrılarak incelenir.
Bunlar:
1.Ön Ergenlik (12-14 yaş)
2.Orta Ergenlik (15-17 y.)
3.Geç Ergenlik (18-21 y.)
Pubertede Oluşan Bedensel Ve Psikososyal Değişikliler
Erinlik (puberte) hızlı büyüme ve gelişmenin olduğu, kız-erkek cinsel özelliklerinin belirdiği (ikincil seks karakterleri) ilk 2-3 yıllık gençlik dönemini kapsar. Kızlar, erkeklerden 1-2 yıl önce ergenliğe girer, buna koşut olarak büyüme ve cinsel olgunlaşmalarını erkeklerden 1-2 yıl erken tamamlarlar.
Gençler hızlı beden gelişmelerine karşı değişik ruhsal tepkiler gösterirler. Bu biyolojik değişikliklerin bir bölümü sevinç, bir bölümü üzüntü kaynağı olabilir. Göğüslerinin birden büyümesinden utanan, sıkılan, göğüslerini bastırarak başkalarının gözünden saklamaya çalışan kızlar pek çoktur. Kimisi çok toplu oluşuna, kimiside sıskalığına üzülür. Sırık gibi uzamış bir genç eskiden alay konusu olabilir, kendiside bunu bir kusur gibi görebilirdi. Basketbolün yaygınlaşmasıyla uzun boy bir övünç nedeni olmaya başladı. Ancak kısa boy her dönemde kız, erkek tüm gençler için aşağılık duygusu yaratabilen bir neden olmuştur. Genç erkekler sakallarının çıkmasıyla, bıyıklarının terlemesiyle övünürler. Erkekliklerinin bir kanıtı olarak sık sık sakal traşı olmaya başlarlar. Buna karşılık, kızlar ve erkekler sivilcelerini büyük bir sorun yaparlar. Özellikle kızlar için yüz sivilceleri erkeklere beğenilmeye en büyük engel, yüze vurmuş bir kusur gibi algılanır.
Ergenlerin herkese bilinen sakarlığı başlıca iki nedene bağlanabilir. İlkin ergenin hızlı büyümesi ve uzaması, kaslarının eşgüdümlü çalışmasını aksatır. Daha önceki yıllarda kazanılan motor becerisi ve denge yeni kazanılan boyutlara uymaz. İkinci neden ise ergenin utangaçlığıdır. Ergen yeni yeni girmeye başladığı topluluklarda ve ilişkilerde sıkılgan davranır. Herkesin kendisini gözlediğini sanır. Deneyimsiz ve toy olduğunun bilincindedir. Bu da onun yanlışlar yapmasına, tökezlemesine, önüne arkasına bakmadan birşeyleri devirmesine yol açar. Ayrıca boyu birden uzayan bir ergenden yaşına değil, boyuna bakarak olgun davranış beklenir ki ergen daha o ustalığı kazanmamıştır.
Ortaokul dönemine düşen ergenlik döneminde cinsel uyarılmalarla birlikte yeni ruhsal tepkiler ve davranışlar belirmeye başlar. Dengeli ve uyumlu ilkokul çocuğu gider, yerine oldukça “tedirgin, kuruntulu, güç beğenen ve çabuk tepki gösteren” bir ergen gelir. Çabuk sevinir, çabuk üzülür, birden sinirlenir, olur olamaz şeyi sorun yapar. Derslere ilgisi azalır, bencilleşir, istekleri artar, konan yasakları saçma, kendisine tanınan hakları yetersiz bulur. Ana babanın uyarılarına birden tepki gösterir , kabalaşır, ters yanıtlar verir. “Bana karışamazsınız, ben çocuk değilim!” der. Sürekli bir gidiş-geliş içindedir, kabına sığmaz gibidir. Evde durmak istemez, dönüş saatlerine aldırmaz, yemeğe geç gelir, gece sokağa çıkmak ister. Dağınık ve savruk olur.
İlgileri artmış, gel geç hevesleri çoğalmıştır. Gürültülü müziğe bayılır, süse ve giyime düşkünlük gösterirler. Genç kız ayna karşısında saatler geçirir, bir sivilceyle gün boyu uğraşır. Genç erkek boyasız pabuçuna bakmaz, saçını uzatır ve modaya göre kestirir. Erkekler kızlarla açıktan, kızlarda erkelerle gizliden ilgilenmeye başlarlar. Odalarına kapanıp kendi başlarına kalmak isterler. Kardeşlerini yanlarına sokmaz, tersleyip uzaklaştırırlar. Telefon tutkusu başlar, arkadaşlarıyla uzun-uzun, gizli-gizli konuşurlar.
Ergenlik dönemindeki bu ruhsal çalkantının bir nedeni vardır. Hızlı beden gelişmesi ile birlikte gelen cinsel uyanış genci baskı altına alıp bunaltmaktadır. Genç birden bu değişikliklere kendini uyduracak gücü bulamamakta iç dengesi altüst olmaktadır. Tepkilerdeki değişiklik, davranışlarındaki tutarsızlık, duygularındaki iniş çıkışlar hep yeni bir denge kurmaya yöneliktir. Yeni duruma uyum çabalarıdır. Tıpkı toy bir sürücü gibi arabasını doğru yolda tutmaya çabalamakta, sağa sola yalpa yaparak yol almaktadır.
Ergenlik dönemi bağımsızlık çağıdır. Genç evden kopar, çevreye yönelir. Spora ilgi artar, gelişen kaslarını geliştirmek, içten taşan gücünü boşaltmak için en uygun uğraştır spor. Sporun bir dalında kazanacağı başarı kendini güvenini artırır. Daha da önemlisi toplu sporlar gence yaşıtlarıyla kaynaşma fırsatı verir. Ergenlik dönemi hayranlıkların ve tutkuların bol olduğu bir dönemdir. Genç, hayranı olduğu kişiye (öğretmen , sporcu, şarkıcı) her yönden benzemek ister. Yeteneklerinden kusurlarına değin herşeyi beğenir. Bir süre sonra kendine yeni bir örnek seçer, onunla özdeşim kurar. Sürekli değişen bu hayranlıklar gencin ileride ne olmak istediği ile ilgilidir. Yeni bir kişilik geliştiriken yoluna çıkan örnek insanlardan kendi benliğine bir şeyler katar. Yani bu dönem, kendini, öz kimliğini arayış dönemidir. Kuşkusuz ergenlik döneminde çıkan değişikliklerin çoğu olumsuz değildir. Ruhsal alanda yaşanan çalkantı yanında pek çok olumlu gelişme gözlenir. Ergenin düşünme yeteneğinde önemli bir sıçrama olur. Soyut kavramları daha iyi anlar ve kullanır; ilgi alanı genişler ve çeşitlilik kazanır. İleride seçeceği meslekle ilgili konulara eğilir.