Yeni bir canlıya sahip olma anne-baba için çok önemli bir olaydır. Özellikle anne için bu durum daha da önem kazanır. Bir yandan bebeğin bakımı, beslenmesi yanı sıra yeni doğum annenin bedensel ve ruhsal tablosu göz ardı edilmemelidir. İlk 24 saat içinde normal doğum yapmış olsa bile annenin kanaması izlenmelidir.
İlk 2 saatten sonra 4 saatte birden çok pet değiştirmeyi gerektiren kanama varsa rahim masajı ve kasılmayı sağlayan ek doz ilaç gerekebilir. Eğer dikişi varsa, dikiş yerleri ve genital bölgenin antiseptik solüsyon ile önden arkaya temizlenmesi gerekir.
Anne ve bebeğin aynı odayı paylaşmaları, annenin görebileceği, uzanabileceği bir yerde bebek yatağı / sepetinin olması uygundur. Böylece doğumu izleyen en kısa zamanda bebeğini emzirmeye başlandıktan sonra anne ve bebek istedikçe emzirme sürdürülecektir. Meme uçlarının sabunsuz kaynatılmış ısınmış su ile temizlenmesi, bir damla sütün yayılması önerilir. Anne bol sıvı, hafif yiyecekler almalı ve hareket etmelidir. İlk 24 saat içinde annenin ateşi 37,5 C den fazla olmamalı, kan basıncı ve nabzı normal olmalıdır. İdrar yapmalı, kanaması azalmalı ve bebeğini emzirmelidir.
İlk 48 saat içinde dışkı yapılması beklenir. Eğer kabızlık varsa iki çorba kaşığı vaselin likid içirilebilr, bol posa bırakan sebze-meyvalar ve bol sıvı verilir.
Loşi Kontrolü :
Doğumdan sonra kan ve serumun rahimden dölyatağına sızması loşi olarak adlandırılır. İlk 3 gün kırmızı , daha sonra pembedir. 1. Haftanın sonunda kahverengi ve daha sonra beyaza döner. Loşi, mikrop üremesi yönünden zengin bir besiyeridir. Bu nedenle en geç 6 saatte bir pet değiştirilmelidir. İlk 3 gün ateşin yükselmesi özenle izlenmelidir. Doğum sonunda annenin rahmi, göbeğin 2 santim altında hissedilir, giderek küçülür. 1. haftanın sonunda idrar torbası hizasındadır. 12. günden sonra karından hissedilmez. Rahim ve dölyatağının tümü ile normale dönmesi 6 haftayı bulur. (Lohusalık Dönemi)
Gebelik boyunca varolan hormonal değişiklikler, doğum kaygılarıi yeni doğacak bebeğe ilişkin endişeler anne adayını ruhsal yönden giderek yükler. Lohusalık dönemi ile birlikte yenidoğanın sorumluluğu, yakın çevrenin etkisi anneyi yeni bir gerginliğe götürebilir.
Annenin ağlamaları, endişelei anlayış ile karşılanmalıdır. Anne-baba-bebek üçlüsünün zaman zaman yalnız kalmaları yönünden yüreklendirilmelidir. Sakin bir odada annenin bebeği ile başbaşa kalabileceği bir ortam yaratılmaya çalışılmalıdır. Bebeğin uyuduğu zaman dilimlerinde, gün içinde annenin de uyumaya çalışması uygun olur. Çünkü anne-bebek uyumu oluşuncaya dek gece ve gündüz emzirme süreleri çok düzensizdir.
Doğumu izleyen ilk hafta annenin en fazla destek isteyeceği, danışmanlığa gereksinim duyduğu dönemdir. Özellikle bebek bakımı, beslenmesi ile ilgili konular, annenin kendi bakım ve temizliği yönünden yardım gerekir. Ancak aile büyüklerinin ve çevrenin değişik görüş ve uygulamaları anneye yarar yerine zarar getirir bir noktaya varabilir. Böyle bir durumda eşin uygun bir dille durumu anne lehine yönlendirmesi uygun olur. Kişiler arası tüm ilişkilerde önemli olmakla birlikte bu dönemde anneye ” empatik yaklaşım ” son derece önemlidir ve gereklidir.
Genellikle annenin duygu ve düşüncelerini anlamak için annenin yerine bir an için kendimizi koymayı, gelişen olayları o gözle değerlendirmeyi yapmalıyız. Anne çevresinin en genel yaklaşımı, akıl verme, nasihat etme, bende de oldu, benim duygularım, benim düşüncelerim şeklindeki yaklaşımlardır. Tüm bunlar annede “beni anlamıyorlar” düşüncesini arttırır, özgüveni azaltır, giderek daha kaygılı, endişeli bir yenidoğan annesi tablosu karşımıza çıkar. Olumlu empatik yaklaşımda “soruna eğilmeyi annenin deyişlerini tekrarlamayı kabul etme, derin duygularını anlama ve destekleme” yer alır. Bu yaklaşımlar ise iletişim tekniklerinin bilinmesini ve uygulamasını gerektirir.
Yeni doğan döneminde en sık karşılaşılan sorunların başında sarılık gelir. Yeni doğan bebeklerin %30-50′ sinde görülen bir tablodur. Genellikle 48. saatin sonunda ilk hafta içinde çıkar, 2.Haftanın sonunda kaybolur. Bazen çok daha uzun sürebilir. Daha erken dönemde çıkan ve çok yüksek kan bilüribin değerlerine ulaşan bebeklen izlenmeli ve gerekli tedavi uygulamalıdır.
Yine yenidoğan döneminde, beslenmelerden sonra bir kısım besinin geri çıkartılması zararsız bir belirtidir. Özellikle ilk günlerde anne karnında ya da doğum kanalından geçerken yuttuğu atıkları kusma sıktır. Doğumdan sonraki ilk günlerde her bebek doğuştan kalça çıkığı yönünden kontrol edilmelidir. Kalça ekleminin doğumsal gelişim yetersizliği kızlarda, erkeklerden 10 kat fazladır. Doğuştan kalça çıkıklığının erken tanısı ve çok basit uygulamalar ile sakatlık önlenebilir. Bunu için sert bir zemin üzerine yatırılan bebeğin dizleri önce kalçalar üzerinde dik açı yapacak şekilde bükülür, sonra kalçadan her iki yana açışmaya çalışır. Açılmada zorluk varsa, bir ses algılanır ise kuşku duyulur. Daha sonraki dönemlerde (3-6 haftalık) aynı test yinelenmelidir. Bazı durumlarda sadece bol ara bezi koyarak bacakları ayrı tutmak, kalça eklemi gelişmesinde etkili olabilir.
Bazı doğumsal hastalıkların tanısı belirtiler çıkmadan önce yapılan testlere konabilmektedir. Yenidoğan tarama testleri yaşamın ilk 15. gününde özel filtre kağıtlarına emdirilen bir kaç damla kanın incelenmesi ile yapılır.
Fenilketonuri : Canlı doğumlarda 1/2500 ile 1/17000 arasında görülme sıklığı vardır. Besinlerle alınan fenilanin vücutta birikir. Beyinde birikim sonucu zeka geriliği oluşur. Erken tanı ile hiç belirti vermeyen yenidoğan, fenilalaninden fakir özel gıdalar ile beslenerek bu acı sonuç ortadan kaldırılır.
Doğumsal Hipotroidi : Görülme sıklığı her 30 bin canlı doğumda 1′ dir. Troid bezinin gelişme kusuruna bağlı olarak bu hormon eksikliğinde büyüme ve özellikle gelişme geri kalır. Dışardan troid hormonu verilmez ise zeka geriliği gelişebilir.