Okul öncesi dönemi izleyen ve son çocukluk adı verilen 6 – 12 yaş dönemi gelişim evresinde, çocuklar daha sağ duyu kazanır. Hayal gücü yerini somut kavramlara bırakır. Gerçekleri görme ve algılama başlar. Yeni bir sosyal çevre olarak okula başlama ile öğretmen – arkadaş ilişkileri önem kazanır. Toplum kurallarına uyma gereği ortaya çıkar.
Bu yaş döneminde özetle:
- Bireysel bağımsızlık yeterliliği
- Olumlu arkadaş ilişkileri
- Uygun kız – erkek rolü
- Okuma – yazma – sayısal alan becerileri
- Özgüven (kendine güven) artma
- Benlik saygısı artması
- Zihinsel gelişimde artma olur.
Son çocukluk dönemi denilen bu dönemde (6 – 12 yaş) çocuklar, anne – babadan etkilenme yanı sıra yeni girdikleri sosyal çevrelerde öğretmen ve arkadaşlarından da yoğun olarak etkilenirler. Birey olarak kimlik gelişiminde bu etkiler çok önem taşır. Bu yaşta çocuğun kendi benlik kavramını beğenmesi, kendi başarılarından, özetle kendinden hoşnut olması, tüm yaşama yansıyacak olumluluklar getirir. Bedensel, sosyal – kültürel sorunları olan çocuklarda kendinden hoşnutluk (yüksek benlik saygısı) daha güçtür. Anne – baba başta olmak üzere çevrenin olumlu desteği ile öz güvenleri artar.
Bu nedenle özellikle anne – baba olarak:
- Çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlamak gerekir.
- Ailesi – öğretmeni – arkadaşları tarafından sevildiği – benimsendiği, bir sosyal çevreye ait olduğunu hissetmesi gerekir.
- Yaşam güçlüklerini karşılayabilme sorumluluğu verilmelidir. Çok fazla ya da az beklentiler yaratmaksızın, aşırı koruyucu, size bağımlı kılmaksızın kendi yetilerini geliştirmede dengeler kurulmalıdır.
- Sorumluluklarının, tek başına karar verilebilmesinin bilinci ile kendine güveni arttırılabilir.
- Öz disiplin, kendi kendini kontrol başarısı kazandırma önemlidir.
- Destekleme – yüreklendirme – övme uygulamaları ile başarabileceği ve başardığı konuları vurgulayın. Olumsuz örnekleri eleştirme yerine olumlu olaylarda güdüleyici olun
İlk öğretim dönemi çocuklarda tüm bu gelişim yanı sıra arkadaşlıklar kurmanın önemi açıktır. Yaşıtları ile daha çok zamanı geçirir, daha çok güvenir, birlikte olmak ve paylaşmaktan mutlu olur.
Arkadaş seçimini beğenmediğiniz durumlarda bile engelleme, kısıtlama ve iddialaşma yerine, daha olumlu olacak bir yaklaşım uygulanmalıdır. Bu da başka yeni arkadaşlıklar kurma olanağını farkettirmeden yaratmak şeklinde olabilir. Son kararı çocuk kendisi verecektir. Ancak yönlendirme olumlu şekilde ve düzeyde olursa sonuç iyi olabilir.
Arkadaşlık kurmada güçlük varsa, aile yapısından ya da içinde bulunduğu ruhsal – sosyal çevreden etkilenme gözardı edilmemelidir. Nedenleri bilinmeden çözüme gitmek zordur.
Çocuğu küçültücü, aşağılayıcı yaklaşım yerine (neden bir arkadaşın yok?) sessiz bir ortamda açık uçlu sorularla kendisini değersiz hissetmemesini sağlayacak destekleyici örneklerle konuşmak uygun olur.
Her şeyden önce olaylara çocuğunuzun gözü ile bakmaya, onun duygularını anlamaya çalışın. Yargılama, avutmaya dayalı görüşmeler yarar sağlamaz, zarar verebilir.
Hassas konulara anahtar sözcüklerle yaklaşım (sence çevrede çok dikkati çeken çocuk var mı? İsim takılan arkadaş var mı? Sana takılan bir isim var mı? gibi )
Çocuğunuzun ilgi alanlar ve yeteneklerini belirleyebilirseniz bu yönleri pekiştirme yanı sıra aynı alanlara meraklı çocuklar ve gruplar ile arkadaşlıklar kurması daha kolay olabilir.
Okuma – yazma öğrenmeyi başlı başına bir olay, sorun haline getirmeyin. Çocukların, okumayı değişik yaş ve aşamalarda öğrendikleri unutulmaksızın doğal akışına bırakılması gerekir.
Sol elini kullandığı belirginleşen çocuğa kesinlikle değiştirme amaçlı zorlayıcı olmayın. Bunun doğal bir olay olduğunu gelişim yönünden sakınca yaratmayacağını kabullenin.
Disleksi denilen konuşma ve yazı dilinde güçlükleri olan çocuklar olabilir. Zihinsel gelişim normal olmasına karşın düşünce ve duyguların yansıtılmasında zorluk yaşarlar. Her 100 çocuktan 5’inde görülebilen bu özel okuma – yazma bozukluğunun nedeni henüz tam bilinmese de sınıf öğretmeni ile görüşme, durum aktarma ile okuldan soğuması, okul reddi önlenmeye çalışılır. Bu çocuklara uygun yaklaşımla okul ve yaşama uyumları kolaylıkla sağlanabilir.
Okul öncesi dönemi çocuklarda iletişim
Okul öncesi yaş döneminde olduğu gibi bu dönemde de çocuğu aktif dinlemek, çocuğu anlamak, görüşlerine değer verdiğinizi hissettirmek, göz ve başınızla anlattıklarını kabul etmek önemlidir. Kabul etmek her zaman onaylamak anlamına gelmez. “Evet, anlıyorum ………….. düşünüyorsun ama……….) yaklaşımı her zaman olumlu sonuçlar getirir. Aktif dinlemeden başlayarak (bir başka deyişle dinliyor görünerek bir işle uğraşma olmaksızın) kendi görüş ve uygulamalarınızı net, tutarlı ve kararlı bir şekilde açıklamanız, tutabileceğiniz sözleri vermeniz, ya da verdiğiniz sözleri tutmanız çok önemlidir.